16 Mayıs 2014 Cuma

özet

soma'da olanların üzerinden çok da uzun bir zaman geçmedi. ama işin geldiği noktaya bakınca o kadar çok mantık silsilesiyle açıklayamayacağım olay yaşandı ki artık neye üzüleceğime şaşırdım. her defasında tepki verdiğim bir olay daha faza tepki vermem gereken bir olaya evriliyor.

facianın ardından enerji bakanı soma'ya gitti. madenden çıkarılan hiçbir işçiyle yakınlık kurmadı. onlara dokunmadı, -geçtim- yaklaşmadı bile. bu fotoğraf bende oluşturduğu kini yıllarca atamam üzerimden. devlete karşı hiçbir inanç ve sevgi taşımamama rağmen o fotoğraf benim bile kalbimi kırdı. kanıma dokundu. yıllar sonra soma aklıma geldiğinde taner yıldız'ın paketinden yeni çıkmış gömleğiyle o an orada bulunmaktan -olayın vahametinden değil- orada bulunuyor olmaktan duyduğu rahatsızlığı asla unutmayacağım.

madenden çıkarılan bir işçi ambulansa binerken 'çizmeyi çıkarayım mı sedye kirlenmesin' dedi. biz hepimiz ağladık haklı olarak. ama bu güzel adama bu cümleyi kurduran bu iğrenç düzeni sorgulamadık. bir insana, kendisini, maliyeti 20 lirayı geçmeyecek sedyeden daha değersiz hissettiren düzeni sorgulamadık.

madenden çıkarılanların cansız bedenleri sebze deposuna atıldı. sebzelerden daha özensiz bir şekilde.
 
sonrasında olay yerine rte gitti. binlerce koruma ve keskin nişancılar eşliğinde 3 dakika süren bir ziyarette bulundu ve basın toplantısı düzenlendi. daha önce duygusal yönlerine çokça şahit olduğumuz! rte çok sakin bir basın toplantısı düzenledi. 16 ocak 1862 yılında ingiltere'de meydana gelen maden kazasını örnek gösterdi. olayın normalliğini bize kanıtlayacak örnek abd'de kölelik resmi olarak kalkmadan 5 ay 3 gün önce yaşanan bir olayla geldi. içimiz rahatladı. yakın tarihe geliyorum diye söze devam eden rte 1914'e geldi. ben 1942'de bıraktım.

kimse bundan sonra madenlerden alınacak önlemlerden bahsetmedi. okutulacak hutbelerden bahsedildi. o sırada zonguldak'ta bir maden işçisi göçük altında kalarak hayatını kaybetti.

başbakan müşavirini gördük sonra. yerde bir maden işçisi yakınını tekmelerken. en boktan tarafı da şaşırmadık. bir de açıklama yapmış 'tahriklere rağmen...' diye. tekmeden önce kim tanıyordu da işi gücü bırakıp seni tahrik edecek. devletin adamı olmak böyle birşey işte. kimse seni önemsemese bile senin kendini önemseme hakkın oluyor. çünkü devlet adamını sadece suçluyken koruyor.

sonrasında gene şaşırmadığımız birşey oldu.10 yıl önce duysak aklımız yerinden oynardı. rte birini dövmüş. izledik, nefret dolduk, lanet ettik, küfürler savurduk ama şaşırmadık.

rte soma'ya geldiğinde madenin sahibi şirketin patronunun elini sıktı. giderken işçi yakınlarını dövdü ve tehdit etti. her gelenin kendi burjuva sınıfını yaratmaya çalıştığını elbette ilk defa görmedik bu topraklarda ama insaf bu kadarına da.

şirketin sahibi ve müdürleri basın toplantısı düzenledi. yangının nedenini bilmediklerini söylediler. buna rağmen ihmallerinin olmadığını belirttiler. 'tam da oraya yaşam odası yapıyorduk' dediler ve gene şaşırmadık.

enerji bakanı '302 kişi ile burayı kapatırız' diyerek bakkal hesabı yaptı insan canı üzerinden. katliamın üzerinden 3 gün geçti. hala içeride kaç kişinin olduğunu bilmiyoruz dürüst bir şekilde.

tüm bu olanlardan sonra bir şey hiç değişmedi. t.c tarihinde sıklıkla olduğu gibi gene herkes herşeyi diledi. rahmet diledi, sabır diledi, sağlık diledi, huzur diledi, toplum barışı diledi... ama kimse özür dilemedi. kimse sorumluluğu üstlenmedi. olay gene kadere yüklendi. suçu gene çok sevdikleri tanrıya attılar.

 ne öfkem ne acım soğuyor. bu günlerin hesabının sorulacağı günü görme umudu ayakta tutuyor hepimizi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder